İktidarı fethetmek gerektiği ve tek yolun devrim olduğu fikirlerinin her geçen gün sönümlendiği bir siyasi atmosferin içerisindeyiz. Böylesi bir siyasi atmosferde referanslarımızı hiç elden bırakmadan politik mücadeleyi yürütmenin hem zorluğunun hem de her zamankinden elzem olduğunun farkındayız. Devrimci durum olgunlaşırken, yönetenlerin yönetemediği her yönüyle kendisini gösterirken, rejim krizinin derinliği artar iken, tabide reformist ve revizyonist akımlar temel görevleri gereği devrim fikrini küllendirmeye gayreti içerisinde olmaktadırlar. Revizyonistlerin, reformistlerin ve tasfiyecilerin görevlerini layıkıyla yerine getirdiği bu dönemde, devrimcilerinden kendi görevlerini onlardan daha fazla yerine getirmek ve politik mücadele arenasında, bu tasfiyeci akımları alt etmek zaruriyeti önlerinde durmaktadır.
KÖZ’ün arkasında duran komünistler olarak ortaya çıktığımız günden beri, referanslarımızdan taviz vermeden politik mücadelenin içerisinde yer almaya devam ediyoruz. Biliyoruz ki başlatmış olduğumuz bu mücadele komünist dünya kuruluncaya dek kesintiye uğramadan devam edecektir. Hiçbir koşul ve şart altında devrim mücadelesinden vazgeçmeden iktidarı fethedecek bir proleter devrimi gerçekleştirme görevini omuzlarımızda taşıyoruz. Neden proleter devrimci olduğumuzu ve 1917 ekim devrimi ve hatta paskalya ayaklanmasından beri tek güncel devrimin bu olduğunu, Komünist Enternasyonalin 1. Kongresindeki tespitlere ve bu tespitler doğrultusunda belirlenen ilkelere bağlıyoruz. Bunların dışında kalan tüm devrim modellerini ya da yöntemlerini reddediyor, hepsini revizyonizmin bir parçası olarak görüyoruz.
Bu siyasi çizgimiz bağlamında, KÖZ’ün arkasında duran komünistler olarak, Komünist Enternasyonalin ilk dört kongresine damga vuran, 1. Kongresindeki Proleter devrimler ve Sovyet iktidarı modeliyle, sonrasında hüküm sürmeye başlayan ve 1928 programı olarak belirlenen program içerisindeki farklı devrim modellerinin karşılaştırmasını yaptığımız bir okuma toplantısı organize ettik. Bu etkinliğimizde ilk olarak; 1. Kongrede ele alınan “Burjuva demokrasisi ve proletarya diktatörlüğü üzerine tezler ve bu tezlere yönelik alınan kararları ve Sovyet iktidarı nedir” başlıklarını okuduk. Bu tezlere istinaden kongrenin aşağıda aldığı kararlar üzerinde durduk.
“Bu tezlere ve çeşitli ülkeler delegelerinin raporlarına dayanan Komünist Enternasyonal kongresi, Sovyetler iktidarının henüz var olmadığı bütün ülkelerde komünist partilerin başta gelen görevinin:
1) Burjuva demokrasisinin ve parlamentarizmin yerine geçecek olan yeni demokrasinin, proleter demokrasinin siyasal ve tarihsel zorunluluğunun taşıdığı büyük önemi işçi sınıfının geniş yığınlarına açıklamak.
2) Bütün sanayi kollarındaki işçiler arasında, askerler ve denizciler arasında, ve ayrıca tarımsal ücretliler ve yoksul köylüler arasında sovyetleri yaymak ve örgütlemek.
3) Sovyetler içinde sağlanan bir komünist çoğunluk kurmak olduğunu bildirir.”
Bu kararlara baktığımızda, hiçbir yoruma ve yönlendirmeye mahal vermeyecek şekilde, tüm dünya ülkelerinde Sovyet iktidarının yani proletarya diktatörlüğünün doğrudan kurulması için mücadelenin yükseltilmesi görevinin tüm partilerin önüne koyulduğunu görüyoruz. Bugün bizim için geçerli olanın ve asla taviz vermeyeceğimiz proleter devrimin ilkeselliği de bu kongrede yukarıdaki kararlar neticesinde belirlenmiştir.
Bu bölümün ardından ise 1928 programındaki devrim modellerini ve bunların gerekliliklerini ele alan ilgili kısmın okumasını yaptık. Bu kısımlarda öne çıkan şu başlıkları ele aldık.
“Muazzam, gelişkin üretici güçleri, geniş ölçüde merkezileşmiş üretimleri, küçük işletmelerin nispeten küçük özgül ağırlığı ve uzun zamandır varolan burjuva-demokratik siyasal rejimleriyle çok gelişmiş kapitalist ülkeler (Birleşik Devletler, Almanya, İngiltere, vb.). Bu ülkelerde programın temel siyasal talebi, doğrudan doğruya proletarya diktatörlüğüne geçilmesidir… ………’’
Tarımda yarı-feodal ilişkilerin önemli kalıntıları bulunan, sosyalizmin inşası için gereken maddi önkoşullara belirli minimum bir düzeyde sahip olan kapitalizmin orta düzeyde gelişmiş bulunduğu ülkeler (İspanya, Portekiz, Polonya, Macaristan, Balkan ülkeleri, vb.), burjuva-demokratik devrimin henüz tamamlanmamış olduğu ülkeler. Bu ülkelerin bazılarında burjuva-demokratik devriminin şu ya da bu hızla sosyalist devrime dönüştürülmesi, başka bazılarında ise burjuva-demokratik nitelikte geniş kapsamlı görevler üstlenen proletarya devrimi tipleri mümkündür. Bu nedenle ilk durumda, proletarya diktatörlüğünün doğrudan doğruya değil, proletarya ve köylülüğün demokratik diktatörlüğünden proletaryanın sosyalist diktatörlüğüne geçiş sırasında kurulması mümkündür…………’’
Bir takım sanayi öğelerine, hatta bazen hatırı sayılır oranda, fakat bağımsız bir sosyalizm inşası için yetersiz düzeyde gelişmiş bir sanayiye sahip bulunan; hem ekonomide hem de siyasal üstyapıda feodal-Ortaçağ ya da “Asya üretim tarzı” ilişkilerinin egemen olduğu; nihayet tayin edici sanayi, ticaret ve banka girişimlerinin, en önemli ulaşım araçlarının, latifundiyaların, sömürge çiftliklerinin vb. yabancı emperyalist grupların elinde yoğunlaşmış olduğu sömürge ve yarı-sömürge ülkeler (Çin, Hindistan, vb.) ve bağımlı ülkeler (Arjantin, Brezilya, vb.). Bu ülkelerde, feodalizme karşı, sömürünün kapitalizm-öncesi biçimlerine karşı verilen mücadele ve köylülüğün tutarlı bir tarım devrimini gerçekleştirmesi ve yabancı emperyalizme karşı ve ulusal bağımsızlık için mücadele verilmesi belirleyici bir önem taşımaktadır. Burada kural olarak, proletarya diktatörlüğüne geçiş ancak bir dizi hazırlık basamağından geçmekle, ancak burjuva demokratik devrimin sosyalist devrime dönüştüğü bütün bir dönemin sonucu olarak mümkün hale gelir………………”
Yukarıdaki ilgili kısımdan da anlaşılacağı üzere komünist enternasyonalin 1. Kongresinde ortaya koyulan ve tek yöntem olarak belirlenen proletarya diktatörlülüğü, revize edilerek farklı modeller üretilmiştir. Farklı koşullar gerekçe gösterilerek farklı devrim modelleri ortaya koyulmuştur. Kominternin Emperyalizm ve proleter devrimler çağı tespiti ve bunun gereği olarak dünyanın her yerinde proleter devrimin güncel olduğu tespitleri rafa kaldırılmıştır. Aşamalı devrim modelleri bu programla birlikte dünyanın dört bir yanına yayılmış ve proleter devrimin önü adeta kesilmiştir. Emperyalizmin hüküm sürdüğü bir dünyada, komünist enternasyonalin birinci kongresinin gerçekleştiği 1919 yılından, 1928 yılına Emperyalizmin hangi karakteri değişmişte, bunun karşısındaki devrim modelleri de değişmiş olabilir. Bu sorunun doğru bir yanıtı olmadığı için, değişen dünya koşulları gibi gerekçelerle proleter devrim ve Sovyet iktidarı küllendirilmiş ve revizyonistler tarafından aşamalı devrim modelleri hakim kılınmıştır. Dünyadaki sol hareketlerin neredeyse tamamı 1928 programından gıdasını alırken, KÖZ’ün arkasında duran komünistler olarak, bu revizyonist programa ve çizgiye karşı kominternin ilk dört kongresindeki kızıl çizginin izinden gitmeye devam edeceğiz. Bugün hala revizyonizm galebe çalmış olsa da, ilk proleter devrimci Babeuf’ten başlayan ve Komünist Enternasyonalin ilk dört kongresine kadar uzanan kızıl ipi tekrar bağlayacağız.
Revizyonizm Yenilecek, Bolşevizm Kazanacak!
1 Mayıs Mahallesi’nden Komünistler